27 Ekim 2010 Çarşamba

Tekila

Barın kapısına geldiğimde, farklı bir şeyler olacağını hissetmiştim. Aslında hislerime pek güvenmem. Beni hep bozuk bir araba gibi yarı yolda bırakırlar. Ama bu defa bunu önemsemedim. Kapıdan içeri baktığımda, içeride, barın hemen yanında, köşede duran kadını gördüm. Açık kahverengi, kıvırcık saçları vardı. Üzerine giydiği mini etek ve omuzları açık bluzuyla oldukça çekici gözüktüğünü itiraf etmeliyim. Aslına kadınlarla pek işim olmaz. Kadınlar ahtapot gibidir benim için. Hiç durmadan konuşurlar ve tıpkı bir ahtapot gibi sizi öldüresiye sıkarlar. Ahtapotlardan korkarım, dolayısıyla kadınlardan da... Fakat onu görür görmez, yanına gitmem gerektiğini biliyordum. Kararlı adımlarla ona doğru ilerledim. Yanında durdum ve bardakları temizlemekte olan barmeni izlemeye başladım. Kırklı yaşlarında, kel kafalı, iri yapılı bir adamdı. Yaptığı işten memnun olmadığı her halinden belli oluyordu. Belki de şu an evde onu bekleyen karısını düşünüyordu. Evet, evet! Kesinlikle onu düşünüyordu, sildiği bardaklara uzun uzun bakıyor, karısının evde bulaşık yıkadığını düşünüyordu. Bu onun her halinden belliydi. Yanımdaki kadın, çantasından bir sigara paketi çıkardı, bir sigara aldı ve mor çakmağıyla onu yaktı. Bense yalnızca onu izliyordum. Bir sigara da bana uzattı ve onunla ilk kez o an göz göze geldik. Mor çakmağıyla sigaramı yaktı.
 'İki Tekila!' diye seslendi barmene. 'İçersin değil mi?'
 'İçmeli miyim?' diye sordum çekinerek.
 'Tekila sever misin?'
 'Bir seferinde tekila içmiştim. Sanırım 3 yıl önceydi.'
 'Sevmiş miydin?'
 'Hatırlamıyorum.'
 'Öyleyse şimdi tekrar dene.'
Barmen iki küçük bardağa iki küçük tekila koymuş ve önümüze uzatmıştı. Bu kadar küçük bardak mı olur? diye düşündüm. Bütün bunlar daha çok para kazanmak için, bizleri kandıran zenginlerin işiydi. Ama yine de bir dikişte tekilayı bitirdim.
 'Güzelmiş.'
 'Beğenmene sevindim' diye gülümsedi kadın.
 'Barmen! İki tekila daha!' Acaba bu kadının niyeti beni sarhoş edip her şeyimi alıp kaçmak mıydı? Hayır hayır! Hiç sanmıyorum. Öylesine güzel bir yüzü var ki. Belki de o bir melekti! İkinci tekiladan sonra başım dönmeye başlamıştı.
 'Başım dönüyor.' Kadın gülümsedi.
 'Bağırmak istiyorum.'
 'Bağır öyleyse.'
 'Ama burası... Burası tıklım tıklım. Ve... Beni atabilirler...'
 'Hissettiğin gibi yaşa.'
 'Heeeeeeyyyyyyyy!! Kimse bakmadı?' Kadın gülümsedi.
 'Beni görmüyorlar!'
 'Sence onlar gerçek mi?'
 'Değiller mi?'
 'Seni görmediklerine göre ya onlar gerçek değil, ya da sen!'
 'Peki sen gerçek misin?'
 'Belki.'
 'Onlar gerçek değilse ne olur?'
 'O zaman sen gerçeksindir ve evinde, büyük beyaz yatağında uyanırsın.'
 'Peki ya ben gerçek değilsem?'
 'O zaman zaten yoksundur.'
 'Bu korkutucu olurdu. Korkmayı sevmem. Onların gerçek olmamasını tercih ederim.'
 'Doğru bir tercih.'
 'Yatağımın bütük ve beyaz olduğunu nereden biliyorsun?'
 'Çünkü şu an oradayım.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder