27 Ekim 2010 Çarşamba

Kapı ve Kül Tablası

  'Bu kapı çok gıcırdıyor' diye düşündüm o aşina olduğum sesi duyduğumda. Gıcırdayan kapılar beni hep ürkütmüştür. Küçükken yaşadığımız bütün evlerin kapıları gıcırdardı. O zamanlar bu ses bana ağlayan, büyük bir bebek sesiymiş gibi gelirdi. Bebek için üzülür ve biraz da korkardım. Ama artık bu ses, beni üzmekten çok sinirlerimi bozuyordu. Sese yaklaştıkça içimdeki karıncalanma çoğalmaya başlıyordu. Kapıya ulaştığımda, onun kapalı, tahta ve eski bir kapı olduğunu gördüm. Bir çok anısı olmalıydı bu yaşlı kapının. Anlatabilse nelerden bahsederdi diye merak ettim. Anlatsaydı dinler miydim? Hiç sanmıyorum. Konuşan kapılardan hiç hoşlanmam. Bir kapının konuşması beni çok kızdırabilir. Bence dünya üzerindeki hiç bir kapı konuşmamalı. Evet, olması gereken tam olarak bu! Kapının önünde dururken, onunla ne çok ortak noktamız olduğunu fark ettim. O da, ben de hayatımızın son dönemlerini yaşıyorduk. Büyük olasılıkla kısa bir süre sonra onu yeni, tertemiz bir arkadaşıyla değiştireceklerdi ve tıpkı beni atmak için sabırsızlandıkları gibi, onu atmak içinde sabırsızlanan birileri vardı elbette. Sessizce, kıpırdamadan durduk bir süre. Birbirimize baktık. Bu geçen bir kaç dakikadan sonra, kapıyı sevebileceğime karar verdim. Artık içeri girmeliydim. Bunu başarabilirdim. Korkularımı yenmemi söyleyen, küçük kül tablamı düşündüm. Şu an evde, tatilin keyfini çıkarıyor olmalıydı. Belki de sigarasızlık beni çileden çıkardığı gibi onu da çileden çıkarıyordu. Ama bir kül tablasına güvenmek hiç mantıklı olmazdı. Sonuçta ne kadar uzun zamandır tanısam da, o, bir kül tablasıydı. Gökyüzünü düşündüm. Büyüleyici bir görüntüsü olmalıydı şu an. Bulutlar birbirlerini kovalıyor, güneş onların arasından yeryüzüne dokunmak için var gücüyle uğraşıyor olmalıydı. Şimdi başaramazsam, güneşe bir daha hiç dokunamayacağımı düşündüm. Ve tabi ki kül tablama da. Son cesaretimi toplayıp kapı koluna uzandım ve kapıyı açtım. İyi gidiyordum. Fakat içerideki üç çift gözün bana yöneldiğini görünce cesaretim kırıldı, nefesimin bittiğini hissediyordum. Yere düştüğümde aklımda yalnızca kül tablam vardı. Ve sonrası... Karanlık...


Segah Beste Öner

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder