29 Ekim 2010 Cuma

Elma ve karolar...

 Ne hissettiğimi anlayamadığım zamanlarda yaptığım gibi, yine eski, sallanan sandalyeme oturdum. Bu sandalye bana her zaman bir fikir verirdi. Ne zaman başım sıkışsa, kendimi sandalyeme atar ve aklıma müthiş fikrin gelişini beklerdim. Yine öyle yaptım. Karşımdaki dolapta sıralanmış bardaklara ilişti gözüm. Sanırım annemin koyduğu gibi kalmışlardı. Hiç kıpırdamadan. Ne çok toz vardı üstlerinde. Toz tabakası bana geçen zamanı gösteriyor, ne kadar uzun süredir yalnız olduğumu hatırlatıyorlardı. Ama yine de onları seviyordum. Tozların altında, annemin son dokunuşları kalmıştı ve onları silersem o son dokunuşları yitirebilirdim. Hayır, o son dokunuşları yitirmeyi hiç istemezdim. Benim için çok özellerdi. Onları yitirmek aklımı yitirmekten de kötü olurdu. Bardakların yanına gelişigüzel koyulmuş resimlere baktım. Ve yerde duran elmaya kaydı sonra gözüm. Elma bir şeyler anlatmak ister gibiydi. Sanki bana oradan kalkmamı ve başka bir yerlere gitmemi söylemek ister gibiydi. Sanki 'Kalk oradan, pis adam. Defol git!' diyor, beni kovuyor gibiydi.  Ama gidemezdim. Gidecek başka hiç bir yerim yoktu ki. Elmaya inat, oturdum. Oturdum ve saatlerce onu izledim. Bakışlarımdan rahatsız olduğu her halinden belliydi. Kızarmış ve gerilmişti. Kızarmış ve gerilmiş bir elma, bakışlarınızdan rahatsız olmuş bir elma anlamına gelirdi.. Ama ben buna aldırmadım. O kadar kırmızıydı ki, bir an patlayacağını düşündüm. Patlamış bir elma, şemsiyeler kadar sinirimi bozar.Patlayan elmalardan korkarım. Bu yüzden bakışlarımı kısa bir süreliğine onun üzerinden çektim. Sayılmaya başlayan kaburgalarımla göz göze geldim o an. En son saydığımda 22 taneydiler, acaba azalmış ve ya çoğalmış olabilirler miydi? Sayıp kontrol etmek istedim. Ama vücudumda olan değişiklikleri sevmem. Gerçekten bundan hoşlandığımı söyleyemem. 23 ve ya 21 kaburgaya hiç tahammülüm yoktur. Bu yüzden kaburgalarımı saymak yerine, duvardaki karoları saymaya başladım. Bir...iki...üç............28...29...30... Sanırım gözlerim kapanıyordu. Karo saymakla koyun saymak arasında bir fark olmadığını o an anlamıştım. Nedense insanlar koyunları saymayı severler. Halbuki bir karo da bir koyun kadar uyku getirici ve gerektiğinde sevimli olabilirdi. Uykuya yenik düşerken, bütün bunların elmanın kusursuz planı olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamadım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder